30 Ağustos 2015 Pazar

İnsan Beyninin Yüzde Kaçını Kullanır?



Yıllardır hepimizin duyduğu 'Beynimizin %10'unu kullanıyoruz Miti gerçekmi'.



Beynimiz vücudumuzdaki en önemli ve hassas organımızdır . Bu yüzden en iyi korunan organımız  beynimizdir. Beynimiz kendisi için tasarlanmış koruyucu kafatasının içinde bedenin diğer kısımlarından ayrı durmaktadır. Bu kafatası ona gelecek zararları en az seviyeye çekmektedir. Yapılan bir araştırmada; baş yararlanmalarının pek çoğunda beynimizin zarar görmediği tespit edilmiştir.İnsan beyni yaklaşık olarak 1,4 ağırlığındadır.

İnsanlar yıllardır beyinlerinin tamamını değil, sadece yüzde 10’unu kullandığını düşünüyor. Peki bu bilimsel olarak doğru mu?

Beynimizin yüzde 10'unun kullanıldığına ilişkin mitin başlangıcı 1890 yılına dayanıyor. Bir nörolog cerrahın beyin çukuru boşaltığında davranışlarda farklılık olup olmadığını anlamak için yaptığı çalışmalar, bu mitin oluşmasına neden oldu. 1920 yılında Einstein ile yapılan röportaj da mitin yaygınlaşmasını sağladı. Einstein yüzde 10 figürünü kullanarak daha fazla düşünmemiz gerektiğini vurgulamak istemişti. İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce ise Amerikalı reklamcılar yüzde 10 figürünü kullanarak müşterilerini etkilemeye çalıştılar. Böylece yüzde 10 miti en yaygın haline ulaştı.

O günden sonra 20'nci yüzyılın sonuna kadar eğitimle ilgili ilgisiz milyonlarca insan bu miti sıklıkla kullanır oldu. Ne yazık ki ne fonksiyonel MR cihazları ne de beyin cerrahları beynin kullanılmayan bir bölgesi olduğunu söylüyorlar. Beyin esnektir ve nöroplasite özelliği vardır ama bu yüzde 90'ı kullanılmıyor anlamına gelmez. Açıkçası beynimizin yüzde 10'unu kullanıyor olmamız, bitkisel hayatta olmamız anlamına gelir.

Cambridge Üniversitesi Psikiyatri kliniğinde Nörobilim üzerine Doktora yapan Dr. Muzaffer Kaşer konuyla ilgili şu yorumu yapıyor;

“Beynimimin yüzde 10’unu kullanıyoruz diye bir yanlış bilgi var. Beynin yüzde 100’ünü kullanıyoruz. Beyin görüntüleme araştırmaları sayesinde beynin bir bütün halinde çalıştığını, bağlantıların etkileşim halinde olduğunu ve bir görev yapılmadığında dahi arka planda çalışan aktivitesi bulunduğunu biliyoruz. Parmağımızı şıklattığımızda dahi beynimizin yüzde 90’ını çalıştırıyoruz. Zaten vücudun enerjisinin büyük kısmını kullanan bir organın, çoğunun çalışmadan kalması yaşamla bağdaşmazdı.”

Bu noktada, şu şekilde bir ayrıntıya girilebilir : Beyin Kullanımı ve Kapasitesi ile Zeka Kullanımı ve Kapasitesi farklı şeylerdir.. Beyin kapasitesi, genetik faktörlerle belirlenir ve sınırlanır. Basit olarak, bir canlının beynindeki nöron ve nöron bağı sayısı ile orantılıdır. Bu kapasite, yukarıda açıklanan kapasite ile aynıdır ve belirli hastalıklara sahip olmayan her canlıda %100 kullanılır. Daha önce de belirtildiği gibi, elbette kimi zaman bazı bölgeler daha aktif, bazı bölgeler daha az aktif çalışabilecektir. Bunun beyni kullanmakla bir ilgisi yoktur; zira her nöronun aynı anda çalışması, beynin daha "iyi" çalıştığı anlamına gelmez. Beynin her bölgesi belirli konularda özelleşmiştir ve gerektikleri zaman çalışmaları gerekir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta beyin kapasitesinin, aynı zamanda zekanın da üst sınırını belirlediğidir.

Zeka kapasitesi ise, bir canlının genetik unsurlarla sınırlandırılmış beyin kapasitesi tarafından belirlenir. Zeka kullanımı, bu kapasitenin ne kadarının kullanılabildiği ile ilgilidir. Bu noktada, zekamızı bir kas yapısına benzetebiliriz. Ulaşabileceği en üst nokta, genetik unsurlarla belirlenmiştir; ancak biri çok çalışırsa kaslarını bu en üst kapasiteye kadar (ama daha fazlasına değil) çıkarabilir. Çalışmayan biri ise ortalama bir güçte kaslara sahip olacaktır. Zeka da bunun gibidir. Tek farkı, yeni kas hücreleri üretmek düzgün bir çalışmayla oldukça kolayken, yeni sinir hücrelerini üretmenin imkansıza yakın olmasıdır; dolayısıyla pratik, var olan nöronların daha aktif kullanılmasını sağlar, yeni nöronlar üretilmesini değil. Zihin antremanları sayesinde zekamızın normalde, antremansızken kullanığımızdan fazlasını kullanabiliriz; ancak bunun üst sınırı, beyin kapasitemiz ile aynıdır ve %100'ü geçemez. Normal bir insan, zekasının %80-90'ını kullanmaktadır (asla %3-10'u kullanılmaz; çok ciddi hastalıklara sahip olanlarda bile bu kadar düşük oranlar görülmez, bu oranlar ciddi bir uydurmadır). Düzgün yapılan ve genelde yıllarca süren pratikle bu kapasite %100'e yaklaştırılabilir.

2014 yılında vizyona giren Lucy filminde bu konu ele alınmış ve insan beyninin %100'ünü kullanırsa ne yapabilir konusu işlenmişti.

Ünlü Fransız sinemacı Luc Besson'un senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde Scarlett Johansson oynadığı ‘Lucy’de vücudunun içine kurye olması için yerleştirilen yeni bir tür sentetik uyuşturucu, beklenmedik bir şekilde Lucy'nin vücuduna nüfuz edip kanına karışmaya başlayınca mucizevi bir durumla yüzleşir. Lucy'in damarlarında dolaşan kimyasallar, ona insanüstü yetenekler kazandırmıştır! Artık akıl okuma, telekinezi ve acıyı hissetmeme gibi güçlere sahip olan genç kadın beyinin tüm algı kapılarını sonuna kadar açacaktır...

Ya Meraktan kanalımızı takip etmeyi unutmayın,diğer bir videoda görüşmek üzere :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder